SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

ZEKAT BAHSİ

<< 1066 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

154 - (1066) حدثنا محمد بن عبدالله بن نمير وعبدالله بن سعيد الأشج. جميعا عن وكيع. قال الأشج: حدثنا وكيع. حدثنا الأعمش عن خيثمة، عن سويد بن غفلة. قال: قال علي:

 إذا حدثتكم عن رسول الله صلى الله عليه وسلم، فلأن أخرّ من السماء أحبّ إلي من أن أقول عليه ما لم يقل. وإذا حدثتكم فيما بيني وبينكم فإن الحرب خدعة. سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول" سيخرج في أخر الزمان قوم أحداث الأسنان، سفهاء الأحلام، يقولون من خير قول البرية. يقرأون القرآن لا يجاوز حناجرهم. يمرقون من الدين كما يمرق السهم من الرمية. فإذا لقيتموه فاقتلوهم. فإن في قتلهم أجرا، لمن قتلهم، عند الله يوم القيامة".

 

{154}

Bize Muhammed b. Abdiîlâh b. Numeyr ile Abdullah b. Said El-Eşecc hep birden Vekî'den rivayet ettiler. Eşecc (Dediki): Bize Veki' rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş. Hayseme'den. o da Süveyd b. Gafele'den naklen rivayet etti. Süveyd şunları söylemiş:

 

— Ali (Dediki): Size Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den bir hadis naklettiğim vakit, yemin, ederim kî semâdan düşsem, benim için onun söylemediği bir şey'i söylemekden daha makbul olur. Sizinle aramızda cereyan eden bir şey hakkında konuştuğumuz zaman ise (böyle değildir.) Çünkü harp, bir hileden ibarettir. Ben, Resülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim:

 

Âhir zamanda yaşları genç, akılları ermez bir kavim meydana çıkacak. Bunlar mahlûkaatın en hayırlı sözlerini söyüyerek, Kur'an okuyacaklar (fakat okudukları Kur'ân) gırtlaklarından aşağı geçmiyecek. Dînden, ok'un avı delip geçtiği gibi çıkacaklar. Böylelerine rastladınız mı hemen tepeleyin. Çünkü onları öldürenlere kıyamet gününde Allah indinde büyük ecir vardır.»

 

 

(1066) حدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا عيسى بن يونس. ح وحدثنا محمد بن أبي بكر المقدّمي وأبو بكر بن أبي نافع. قالا: حدثنا عبدالرحمن بن مهدي. حدثنا سفيان. كلاهما عن الأعمش، بهذا الإسناد، مثله.

 

{…}

Bize İshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dediki): Bize İsa b. Yûnus haber verdi. H.

Bize Muhammed b. Ebî Bekir El-Mukaddemi ile Ebû Bekir b. Nâfi'de rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdi rivayet etti. (Dediki). Bize Süfyân rivayet etti.

 

Bu râvilerin ikisi de A'meş'den bu isnâdla bu hadisin mislini rivayet etmişlerdir.

 

 

(1066) حدثنا عثمان بن أبي شيبة. حدثنا جرير. ح وحدثني أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب وزهير بن حرب. قالوا: حدثنا أبو معاوية. كلاهما عن الأعمش، بهذا الإسناد. وليس في حديثهما " يمرقون من الدين كما يمرق السهم من الرمية".

 

{…}

Bize Osman b. Ebi Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir rivayet etti. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Ebû Kureyb ve Züheyr b. Harb dahî rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivayet etti. Cerir ile Ebû Muâviye ikisi birden A'meş'den bu isnâdia rivayette bulunmuşlardır. Yalnız onların hadîsinde:

 

«Din'den, ok'un avı delip geçtiği gibi çıkarlar.» cümlesi yoktur.

 

 

155 - (1066) وحدثنا محمد بن أبي بكر المقدمي. حدثنا ابن علية وحماد بن زيد. ح وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا حماد بن زيد  ح وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وزهير بن حرب (واللفظ لهما) قالا: حدثنا إسماعيل بن علية عن أيوب، عن محمد، عن عبيدة، عن علي. قال:

 ذكر الخوارج فقال: فيهم رجل مخدج اليد، أو مودن اليد، أو مثدون اليد، لولا أن تبطروا لحدثتكم بما وعد الله الذين يقتلونهم، على لسان محمد صلى الله عليه وسلم. قال قلت: آنت سمعته من محمد صلى الله عليه وسلم ؟ قال: إي. ورب الكعبة ! إي. ورب الكعبة ! إي. ورب الكعبة!

 

{155}

Bize Muhammed b. Ebî Bekir El-Mukaddemi rivayet etti. (Dediki); Bize İbni Uleyye ile Hammâd b. Zeyd rivayet ettiler. H.

Bize Kuteybetü'bnü Said de rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd b. Zeyd rivayet etti. H.

 

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb dahi rivayet ettiler; Lâfız onlarındır. (Dediler ki': Bize İsmail b. Uleyye, Eyyub'dan, o da Muhammed'den, o da Abîde'den, o da Alî'den naklen rivayet etti. Hz. Ali Haricîlerden bahsederek şöyle demiş:

 

«Onların içinde eli kısa —veya eli küçük— bir adam vardır., Şımarmıyacağını bilsem size onları öldürenlere Allah'ın. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ln dilinden neler vaad ettiğini söylerdim.» Abide (Demişki): Ben:

 

  «Bunları Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den senmi işittin?» dedim; Alî:

 

  «Kabe'nin Babbine yemin ederim ki ben işittim! Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki ben işittim! Kabe'nin Rabbine yemîn ederim ki ben işittim!» cevâbını verdi.

 

 

(1066) حدثنا محمد بن المثنى. حدثنا ابن أبي عدي عن ابن عون، عن محمد عن عبيدة. قال: لا أحدثكم إلا ما سمعته منه. فذكر عن علي، نحو حديث أيوب، مرفوعا.

 

{…}

Bize Muhammedü'bnu'l-Müsennâ rivayet etti. (Dediki): Bize İbnü Ebî Adiyy, ibni Avn'dan, o da Muhammed'den, o da Abide den naklen rivayet etti. Abide: «Ben, size ancak ondan işittiklerimi söylüyorum.» diyerek Alî'den naklen Eyyûb'un hadîsi gibi merfû olarak rivâyetde bulundu.

 

 

156 - (1566) حدثنا عبد بن حميد. حدثنا عبدالرزاق بن همام. حدثنا عبدالملك بن أبي سليمان حدثنا سلمة بن كهيل. حدثني زيد بن وهب الجهني ؛

 أنه كان في الجيش الذين كانوا مع علي رضي الله عنه. الذين ساروا  إلى الخوارج. فقال علي رضي الله عنه: أيها الناس ! إني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول " يخرج قوم من أمتي يقرأون القرآن. ليس قراءتكم إلى قرائتهم بشيء. ولا  صلاتكم إلى صلاتهم بشيء. ولا  صيامكم إلى صيامهم بشيء. يقرأون القرآن. يحسبون أنه لهم وهو عليهم. لا تجاوز صلاتهم تراقيهم. يمرقون من الإسلام كما يمرق السهم من الرمية". لو يعلم الجيش الذي يصيبونهم، ما قضي لهم على لسان نبيهم صلى الله عليه وسلم، لاتكلوا عن العمل. وآية ذلك أن فيهم رجلا له عضد، وليس له ذراع. على رأس عضده مثل حلمة الثدي. عليه شعرات بيض. فتذهبون إلى معاوية وأهل الشام وتتركون هؤلاء يخلفونكم في ذراريكم وأموالكم ! والله ! إني لأرجو أن يكونوا هؤلاء القوم. فإنهم قد سفكوا الدم الحرام. وأغاروا في سرح الناس. فسيروا على اسم الله. قال سلمة بن كهيل: فنزلني زيد بن وهب منزلا. حتى قال: مررنا على قنطرة. فلما التقينا وعلى الخوارج يومئذ عبدالله بن وهب الراسبي. فقال لهم: ألقوا الرماح. وسلوا سيوفكم من جفونها فإني أخاف أن يناشدوكم كما ناشدوكم يوم حروراء. فرجعوا فوحّشوا برماحهم. وسلوا السيوف. وشجرهم الناس برماحهم. قال: وقتل بعضهم على بعض. وما أصيب من الناس يومئذ إلا رجلان. فقال علي رضي الله عنه: التمسوا فيهم المخدج. فالتمسوه فلم يجدوه. فقام علي رضي الله عنه بنفسه حتى أتى ناسا قد قتل بعضهم على بعض. قال: أخّروهم. فوجدوه مما يلي الأرض. فكّبر. ثم قال: صدق الله. وبلّغ رسوله. قال: فقام إليه عبيدة السلماني. فقال: يا أمير المؤمنين ! ألله الذي لا إله إلا هو ! لسمعت هذا الحديث من رسول الله صلى الله عليه وسلم ؟ فقال: إي. والله الذي لا إله إلا هو ! حتى استحلفه ثلاثا. وهو يحلف له.

 

{156}

Bize Abd b. Humeyd rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrazzâk b. Hemmâm rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülmelik b. Ebî Süleyman rivayet etti. (Dediki): Bize Selemetü'bnü Küheyl rivayet etti. (Dediki): Bana Zeydü'bnu Vehb El - Cüheni rivayet etti ki, kendisi Alî (Radiyallahu anh) ile beraber olup Haricîlere karşı çıkan orduda imiş. Ali (Radiyallahu anh) şunları söylemiş:

 

«Ey cemâat! Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim:

 

  «Ümmetimden öyle bir kavim çıkacak ki Kur'ân okuyacaklar sizin okuyuşunuz onlarınkinin yanında hiç bir şey değildir. Namazınız da onların namazının yanında bir şey değildir. Orucunuz dahî onların orucuna nisbetle hiç bir şey değildir. Kur'ân'ı okuyacaklar, onu kendi lehlerinde zannedecekler. Hâlbuki aleyhlerine olacak. Namazları köprücük kemiklerin­den öteye geçmiyecek, İslâm'dan, ok'un avı delip geçtiği gibi çıkacaklar.»

 

Onlarla harbeden ordu, Nebileri (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in dilinden kendilerine neler takdir buyurulduğunu bilseler mutlaka çalışmaktan vazgeçerlerdi. Bu kötü kavmin alâmeti şudur: İçlerinde öyle bir adam bulunacak ki, o adamın pazısı olup kolu bulunmayacak. Pazısının ucunda meme ucu gibi bir çıkıntı bulunacak. Onun Üzerinde de beyaz kıllar olacak. Sizler Muâviye ile Şamlılara gidecek buradakileri terkedeceksiniz. Bunlar sizin çoluk çocuğunuza ve mallarınıza sizin nâmınıza halef olacaklar. Vallahi ben onların bu kavim olacaklarını kuvvetle ümid ediyorum. Çünkü onlar dökülmesi haram olan kanı döktüler; halkın mer'adaki hayvanlarını gaspettiler. Binâenaleyh siz besmele ile (onların üzerine) yürüyün.»

 

Selemetü'bnü Küheyl Demişki: «Bana Zeydü'bnu Vehb ordunun konakladığı yerleri birer birer anlattı. Nihayet şöyle dedi:

 

  Bir köprüye vardık. O gün Haricîlerin başında Abdullah b. Vehb Er-Râsibî vardı. Kendileri ile karşılaşınca Alî (Radiyallahu anh) ordusuna:

 

  Mızraklarınızı bırakın, kılınçlarınızı da kınlarından çıkarın. Çünkü ben bunların Harûrâ günü yaptıkları gibi size Allah aşkına sulh teklif edeceklerinden korkarım; dedi.

 

Bunun üzerine ordu dönüp mızraklarını bertaraf ettiler. Ve kılınçlarını çektiler. Askerlerimiz onları, kendi mızrakları ile delik deşik ettiler. Ölüleri birbiri üzerine yığıldı, bizimkilerden o gün yalnız iki kişi vuruldu. Alî (Radiyallahu anh):

 

  Onların içinde o sakat adamı arayın! dedi. Onu aradılar fakat bulamadılar. Bunun üzerine  Alî  [Radiyallahu anh)  bizzat kalkarak üstüste öldürülen insanların yanına geldi:

 

  Bunları geri çekin! dedi. Müteakiben yere gelen cesetler arasında onu buldular. Alî tekbîr getirdi, sonra.-

 

— Allah doğru söyler, Resulü de doğruyu tebliğ buyurur,- dedi. O sırada Abîdetü's - Selmâni, Alî'nin yanına gelerek:

 

  Yâ Emîre'l-Mu'minin! Kendisinden başka ilâh olmayan Allah aşkına (söyle) bu hadîsi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den hakîkaten sen mi işittin? diye sordu. Alî:

 

  Kendinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki: evet ben İşittim; cevâbını verdi. Abîde, Alî'den üç defa yemin istedi, Alî de ona yemin verdi.»

 

 

157 - (1066) حدثني أبو الطاهر ويونس بن عبدالأعلى. قالا: أخبرنا عبدالله بن وهب. أخبرني عمرو بن الحارث عن بكير بن الأشج، عن بسر بن سعيد، عن عبيدالله بن أبي رافع ، مولى رسول الله صلى الله عليه وسلم ؛ أن الحرورية لما خرجت، وهو مع علي بن أبي طالب رضي الله عنه، قالوا: لا حكم إلا لله. قال علي: كلمة حق أريد بها باطل. إن رسول الله صلى الله عليه وسلم وصف ناسا. إني لأعرف صفتهم في هؤلاء.

 "يقولون الحق بألسنتهم لا يجوز هذا، منهم. (وأشار إلى حلقه) من أبغض خلق الله إليه منهم أسود. إحدى يديه طبى شاة أو حلمة ثدي". فلما قتلهم علي بن أبي طالب رضي الله عنه قال: انظروا. فنظروا فلم يجدوا شيئا. فقال: ارجعوا. فوالله ! ما كذبت ولا  كذبت. مرتين أو ثلاثا. ثم وجدوه في خربة. فأتوا به حتى وضعوه بين يديه. قال عبيدالله: وأنا حاضر ذلك من أمرهم. وقول علي فيهم. زاد يونس في روايته: قال بكير: وحدثني رجل عن ابن حنين أنه قال: رأيت ذلك الأسود.

 

{157}

Bana Ebu't-Tâhir ile Yûnus b. Abdilalâ rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi, (Dediki); Bana Amru'bnu Haris. Bükeyr b. Eşecc'den, o da Büsr b. Saîd'den, o da Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in azatlısı Ubeydullah b. Ebî Râfi'den naklen haber verdi ki,

 

kendisi Alîyyu'bnu Ebî Tâlib (Radiyallahu anh) ile beraber olduğu hâlde Harûriler karşılarına çıkınca:

 

  «Hüküm ancak Allah'a aittir. demişler. (Bu söze) Hz. Alî:

 

  -Kendisi ile bâtıl kastedilen hak bîr söz) Şüphesiz ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bâzı insanlar tavsif buyurmuştur. Ben, onların sıfatlarını bu adamlarda görmekteyim. Dilleri ile hakkı söylüyorlar amma bu sözleri şuralarını geçmiyor, —diyerek  boğazına işaret etmiş— İçlerinden Allah'ın en menfur mahlûku kara bir adamdır. Ellerinden biri koyun memesi yahut meme başı gibidir.»  cevâbını vermiş.

 

Alîyyu'bnu Ebî Tâîib (Radiyallahu anh) Hâricileri öldürünce:

 

  -Bu adamı arayın.» demiş. Aramışlar fakat hiç bir şey bulamamışlar. Bunun üzerine Ali (Radiyallahu anh)

 

  «Tekrar dönün! Vallahi ne ben yalan söyledim ne de bana yalan söylendi.» demiş, bunu iki veya üç defa tekrarlamış. Sonra o adamı bir harabelikte  bulmuşlar ve cesedini getirerek Hz. Ali'nin önüne koymuşlar.

 

Ubeydullah: Ben, onların bu işlerinde ve Ali'nin onlar hakkındaki konuşmasında hazır bulunuyordum.» demiş.

 

Yûnus kendi rivayetinde şu ziyâdeyi nakletmiştir «Bükeyr (Dediki): Bana îbni Huneyn'den naklen bir zât rivayet etti ki, İbni Huneyn: Ben, o kara adamı gördüm, demiş.»

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhâri «Kitâbû'I-Menâkib» ile «Kitâbû Fedâili'l-Kur'ân»'da; Ebû Davud «Kitâbu's-Sünne»'de Nesâi Kitâbu'l - Muharebemde tahrîc etmişlerdir.

 

Hz. Ali: «Harb hileden ibarettir.» sözü ile; Ben kendi re'yimle ictihâd ederim. Yâni hadîsi te'vil ederim.» demek istemiştir.

 

Hud'a kelimesi «Had'a», «Hudea»; «Hadea», «Hîd'a» şekillerinde de okunabilir. Hud'a: Konuşurken tevriye yapmak ve vaadinden dönmek suretiyle olur.

 

Muhdec ve mûden: Eli kısa manasına gelirler. Mesdûn: Eli küçük ve- toplu, demektir.

 

«Bunlar, mahlûkaatın en hayırlı sözlerini söyliyecek...» cümlesinden murâd: Zahiren «Hüküm ancak Allah'a mahsûstur.* gibi Allah'ın kitabına davet eden sözler söyiiyecekler. Hâlbuki içlerinden bâtılı kastedecekler, demektir. Bu cümle Buhâri' nin  rivayetinde

 

«Hayru'l-Beriyye»  terkibiyle ifâde olunmuştur. Buna göre mânâ:

 

«Mahlûkaatın en hayırlısı olan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hadîslerini söyliyecekler» demek olur.

 

Hadisin bir rivâyetindeki «Sizin namazınız da, onların namazının yanında bir şey değildir...» cümlesinde namaz zikredilmiş fakat Kur'ân-ı Kerîm kastolunmuştur. Kelime küllü zikir cüz'ü murâd kabilindendir. Zîrâ kıraat namazın bir cüz'üdür.

 

Müslim'in bir çok nüshalarında -Bana Zeydü'bnu Vehb ordunun konakladığı yerleri birer birer anlattı...» cümlesinde «konak» mânâsına gelen «Menzil» kelimesi bir defa zikredilmiştir. Nâdir nüshalarda bu kelime tekrarlanmıştır ki, doğrusu da budur. Yâni Zeyd, ordunun konakladığı yerleri bana birer birer gösterdi. Böylece taa harbin vukûbulduğu köprüye kadar vardık, demektir.

 

Hz. Alî: «Kendisiyle bâtıl murâd edilen hakk söz.» ifadesiyle: Bu kelimenin aslı doğrudur. Allah Teâlâ: hüküm ancak Allah'a mahsûstur, buyurmuştur. Lâkin bunlar onunla bâtılı kastetmiş.» demek istemiştir.

 

Gerçekten Hâriciler bu sözle Hz. Ali'ye karşı gelmek istemişlerdi.

 

Nevevi'nin beyânına göre Ubeydetü's-Selmâni (Radiyallahu anhj'ın, Hz. Ali'den üç defa yemin istemesi: Orada bulunanlara işittirmek ve bu sözün sahîh bir hadîs olduğunu te'kid etmek, bu suretle Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mucizesini kendilerine göstermektir.